Orijinal Adı : Dark Horse
Yazar : Tami Hoag
Orijinal Dili : İngilizce
Çevirmen : Gökçen Ezber
Yayınevi : İthaki Yayıncılık
“At dünyası iki şeyle doludur:
Sırlar ve yalanlar. Marifet hangisinin hangisi olduğunu söyleyebilmektir.” - syf. 274
Amerikalı ünlü yazar Tami Hoag’ın
2002 yılında piyasaya çıkmış ve tüm dünyada oldukça beğeni toplamış, haliyle
benim de dikkatimi çekmiş polisiye-gerilim türündeki romanı Kapalı Kutu, her
açıdan dikkate değer bir roman.
Yorumlamaya geçmeden önce baştan
söyleyeyim kitap 574 sayfa ama gözünüzü hiç korkutmasın zira siz nasıl olduğunu
anlamadan bitiveren kitaplardan…
Hikayenin başkahramanı Elena Estes adındaki
eski bir polis memuru.
Estes, başarılı bir polis iken
bir gün aldığı yanlış bir karar sonucunda başka bir polis memurunun ölümüne, aynı
zamanda kendisinin de ciddi şekilde yaralanmasına neden oluyor. Bu olayın ardından
uzun yıllar boyunca hem tıbbi hem de psikolojik tedavi görüp sonunda o çok
sevdiği polislik mesleğini bırakmak zorunda kalıyor ve Palm Beach adında gözden
uzakta bir at çiftliğinde çalışmaya başlıyor.
Bir gün çiftliğe gelen on iki
yaşındaki küçük bir kız çocuğu “kayıp ablası” Erin Seabright için Estes’ten
yardım istiyor ve eski günlerini fazlasıyla özleyen Estes bu talebi –tabii ki- geri
çeviremiyor. Bundan sonra roman, hikayeye dahil olan pek çok kişinin de
etkisiyle dallanıp budaklanıyor ve sonunda tüm bu karakterlerin hayata tutunmak
için gösterdiği kıran kırana bir savaşın öyküsüne dönüyor.
Öncelikle demeliyim ki, hikayenin
altyapısı çok sağlam zira kitap karakter zenginliği açısından çok çok çok doyurucu.
Elena Estes’in çiftlikteki hayatı, eski hayatı, kayıp kızın ailesi, Palm Beach’in
zenginleri derken başlarda kim kimdi karıştırabiliyorsunuz bile. Aynı zamanda bu
zenginlik yazara geniş bir hareket alanı sağlayıp, okuyucunun merak duygusunun devamlı
körüklenmesine yol açmış zira kitap ilerledikçe ayrı ayrı verilen pek çok
parçayı bir araya getirmeye çalışıyorsunuz ve sonunda kendinizi bir puzzle’ın
içinde buluyorsunuz.
Şahitler Kulübü |
Bana göre kitabın en dikkat çeken
noktası, Elena Estes’in geçirdiği kaza ve bu kazanın onun hayatındaki izleri…
Tami Hoag, Estes karakterinin psikolojisini okuyucuya çok başarılı bir şekilde yansıtmış.
Roman ilerledikçe, kazanın –bir zamanlar çok güzel bir kadın olan- Estes’in
vücudunda bıraktığı izleri ve bunların onun yaşamına olan etkilerini okuyorsunuz ve Estes’e üzülmeden edemiyorsunuz. Bu açıdan bakınca, Hoag karakter yaratmada
oldukça başarılı olmuş denebilir. Hatta öyle ki, Elena Estes karakteri yazarın
sadece Kapalı Kutu romanıyla sınırla kalmamış, 2007 yılında piyasaya çıkan ve
Türkçeye “Şahitler Kulübü” adıyla çevrilen “The Alibi Man” kitabının da başkarakteri
olmuş.
Kitabın dili tam kararında… Uzun
uzun betimlemeler, konuya girmek için sayfalarca çırpınışlar, bir şey söylemeden
yalnızca imalarla konunun etrafından dolanmalar yok. Artı olarak, bir
polisiye-gerilim kitabından beklenildiği gibi ağdalı ve ağır bir dili de yok,
okuyucuyu yormadan ilerleyen bir kitap. Belki ilk 100 sayfası –doğal olarak-
kitabın geriye kalan kısımlarına oranla daha düşük bir tempoda seyrediyor ama emin
olun giriş kısmını geçtikten sonra kendinizi akıp giden bir öykünün içinde
buluyorsunuz.
Türkçe açısından, çeviride
yapılmış birkaç hata varsa da genel olarak belli bir ortalamayı tutturmuş bir
kitap denebilir. Hikaye; atlar, eğiticileri, seyisler ve at yarışları etrafında
döndüğünden bu konulara dair birkaç teknik kelime bilgisi edinilebilir. Onun
dışında göze çarpan belli bir zenginlik yok.
Sonuç olarak, Kapalı Kutu, atlara
ve at yarışlarına özel bir ilgi duyanlara ve dahi onların dışında polisiye
romanları sevenlere da gönül rahatlığıyla önerebileceğim dolu dolu bir roman.
Elena Estes ile tanışmak ve onun dünyasını biraz olsun anlamaya çalışmak insanı
hayata bambaşka bir yönden bakmaya zorluyor. Bu kitabı okuduktan sonra serinin
ikinci kitabı Şahitler Kulübü’nü de okumak için can atmaya başladım, bilahare
onu da tanıtmak istiyorum. Şimdilik herkese iyi okumalar dilerim.
0 yorum:
Yorum Gönder